30 Kasım 2011 Çarşamba

Kasım Biterken...

Çok uzun zaman oldu yazmayalı...Ama;

Ofisimde sosyal medya yasaklıysa, eve gelip karnımı doyurup sadece dinlenmek istiyorsam günahım ne?

Biri ''Napıosun'' diye sorduğu zaman; hiç yaaee napim iş güç diyorum ama aslında ne çok ayrıntı var o ikileme arasında.

Ofiste sosyal medya yasaklı olduğu için ben de gazetelere ve köşe yazarlarına sarıyorum bulduğum her boş vakitte. Fakat bu alışkanlık beni üzüntüden mahfetti. Önceden 3.sayfada okuduğumuz haberler artık gazetelerin manşetinde yer almaya başladı...

Güne sabah 9 civarında ballı süt ile başlıyorum. Bir elimde ballı süt, diğer elimde fare dolanıyorum Habertürk'ten Hürriyet'e. Ofisim ve evim birbirine 15 dk uzaklık mesafesinde olduğundan- iş konusunda ne kadar şanslı olduğumu defalarca söylediğimi düşünüyorum- ; sabah uyanamama gibi derdim çoğu zaman olmadığından da sabah saatlerinde kahve içmem mümkün değil. Bir elimde kahvem bir elimde farem diyememem bundan. Yemek sonrası kahveye kim hayır der ki? Kahve çarpıntısı olan ben bile :)

Önce ne ilk ne de son olan şehit haberleri yıktı beni, sonra Van depremi. Sorunlar hep üst üste gelirdi ya, bu sefer de kara bulutlar bizim üzerimizdeydi. Sosyal medya üzerinden çığ gibi büyüyen yardım kampanyaları tweetlerini okumak ne kadar zevkliyse; kadına şiddet haberlerini okumak, resmen her gün bir kadının psikopat kocaları, abileri, sevgilileri tarafından öldürülmesi bir o kadar üzdü beni. Çok hassasım insan ölümlerine karşı. Çünkü o kadar kolay ki ülkemizde insan ölümü...

Şans mı Şanssızlık mı? : Şuandaki işime girebilmek için can atıyordum resmen. Öncelikle evime yakın- trafikli işe yanıt veremiyor enerjim-, Uluslararası firma, ingilizcemi unutmak istemiyorum diye tüm herkesin kafasını patlattım durdum, derken baktım genel müdürüm Boliwood'tan fırmalama bir Hindu, bu kıstasımı da yerine getiren çok sevgili firmamın şartları da gayet güzelken Allah aşkına kim yırtmaz kıçını şu işe girebilmek için. Fakat insanoğlu maymun iştahlı diye boşuna dememiş sevgili Atalarımız. Bilmem kaç iş görüşmesinden geçtikten sonra kabul edildiğim işimin daha maaşını alamamışken ben Inditex'ten iş teklifi almayayım mı!!!! Inditex yani Zara, Bershka, Stradivarious, Massimo Dutti diye uzayıp gidiyor bu markalar. Ben tekstil-moda diye hayaller kurarken kendimi demir-çeliğin devinde çalışır bulmuştum fakat karşıma çıkan bu fırsata karşı ne yapmalıydım??? İşte tam bu sırada dedim ki ya o kadar hava atıyorum hemen iş buluyorum, istediğim işe de giriyorum diye acaba Allah beni böyle mi sınıyor? Deliler gibi düşündüm durdum şimdi ben ne bok yiyeceğim diye...Hayır, eğer Zara olsaydı markam dakika düşünmez İş Kuleleri'nin en üst katının nadide güzel odalarından birinde, Inditex'in IK direktörünün önüme koyduğu teklifin sözleşmesini okumadan kabul ederdim fakat bana ZaraHome diyince markan, ben dondum kaldım. Hayır görüşmelerde Inditex'in hangi markalarını beğeniyorsunuz diyince ayıp olmasın diye ZaraHome'u da ekledim ama yani benim hedefim belli, Zara. Ya ZaraHome'a haksızlık etmiyeyim şimdi orasıda insanın hayalindeki ev gibi resmen ama...Haftalar sonra kıvrana kıvrana aradım o tatlı IK Direktörünü, kabul edemiyorum çünkü beni hayallerime götürecek marka ZaraHome değil dedim. Şaşırdı. Çünkü benden olumlu bir yanıt bekliyorlardı. Çünkü bir 4 muhteşem kadın ve ben inanılmaz zevkli bir iş görüşmesi yapmıştım 1,5 saat süren. Ama olmadı. Pişman mısın diye soracak olursanız, hayır değilim. Çünkü Sonbahar-Kış, İlkbahar-Yaz kreasyonlarını heyecanla beklediğim gibi çarşaf takımlarını beklemeyecektim. (Pozisyon MT'di.) Ne diyorsunuz şanslı mıyım şanssız mı?

Nereyi Gezdim: Çalışan insanlar için bayram demek tatil demektir. 29 Ekim gibi milli bayramlarda Cumhuriyet'imizin kaçıncı yılı, etkinlikler neler diye araştırmaktan ziyade, iş gününe denk gelip gelmediğine bakarız. Ama bu bizlerin suçu mu? Ne münasebet! Koca 1 yıl çalıştırıp, 2 hafta izin veren zihniyet utansın! Biz de bu kurban bayramında son anda plan yaptık ve en canım arkadaşım, kızkardeşi ve sevgilim Assos(Behramkale)'da bulduk kendimizi. Ölmeden önce yapmanız gereken şeyler listesinde ''Assos'ta güneşin batışını izleyin'' maddesi vardır bilenler bilir. Ama biz ne yaptık Assos'a vardıktan hemen sonra Ayvalık'a gittik, Ayvalık tostu yedik ve o sırada güneşin batışını kaçırdık, velhasıl biz o batışı izleyemedik. Ne yapalım kısmet başka bayramlara diyelim :) Bu arada Assos'a mutlaka ama mutlaka gitmelisiniz! İstanbul kargaşasından kaçmak için çok ideal bir lokasyonda. Biz içimizi huzurla doldurup geri geldik. Ama bu huzur İstanbul tabelasını görene kadardı...

Misket oynardık; asker oldu: Biz iki kardeşiz. Benden 3 yaş küçük bir erkek kardeşim var. Küçükken misket, taso ne varsa oynar onu kökerdim. Ihihihihi! Hatırladınız mı bir zamanlar kelime dağarcığımızda olan ''kökmek'' fiilini :) Evet onu kökerdim ve o da sinirden ağlardı. Uyurken tasolarımı, misketlerimi, kartlarımı çalacağını söylerdi. Televizyon sehpasının arkasına saklardım bende. Ama hep bulurdu ve alırdı!!! Kavga ederdik yine. Annemde her seferinde ikimizden de alıp, balkondan aşağı çocuklara ''yağma'' yapardı. Hatırladınız değil mi ''yağma yapmak'' fiilini de :) Biz büyüdük, misket oynarken asker oldu şimdide. Bu zincir böyle işliyormuş demek. Canım kardeşim asker oldu, şimdi İzmir'de ama uzun dönem askerlik yapacak. Şaşırıyorum çok biz misket oynar, çekyatın üzerinde zıplar deliler gibi eğlenirdik bu aktiviteyle ta ki annem banyo terliğiyle popolarımıza yapıştırana kadar. Çünkü o hali taksitlerini öderken biz yaylarını bozardık :) Canım kardeşime hayırlı teskereler dileyelim lüttfen! :)


Trafik fobili ben ve ehliyet: Babam liseden beri ehliyet al diyip durur bana. Aksi mi bende de hiç istek yok. İstanbul trafiğinden korkuyorum çok korkuyorum bu yüzden hiç gerek duymadım bu zamana kadar metro neyime yetmiyor. Ama baktım olmayınca olmuyor bari olsun en fazla cüzdanımda kalır. Yazıldım bir ehliyet kursuna. Yazılmaz olaydım. Kuralları biraz biraz öğrenmeye başlayınca ve trafikteki haysanları (hayvan&insan karışımı) görünce korkum katlanarak büyüdü. Bugün İlkyardım dersi de bitti. Kendimi sağlık görevlisi gibi hissetmem bundan. Neyse selam İstanbul trafiği ben geldim demem yakın. 


Londra aklıma düştü yine. Gelişmeler oldukça yazacağım. Daha çok başındayız.

Kasımda aşk başkadır diyenler! Eee Kasım da bitti. Değişiklik var mı relationshipte ? :)

Sevgilerrr, saygılarrrr, huzurlarrr diliyorum herkeseee

Öznur

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder